Merhaba bloğuma hoş geldiniz 🙂
Beni sosyal medyadan takip ediyorsanız seminerleri, gösteri ve konferansları ne kadar çok sevdiğimi biliyorsunuz 🙂 Bunun yanında kitaplarla gördüklerimi desteklemek ve bilmediğim onca birikimde kendimi bulmak inanılmaz heyecanlı geliyor. Hâl böyle olunca kışın depoladığım bilgileri unutmamak adına ve merak ettiğim konulara ağırlık vererek geçiriyorum. Bunun için tatilde ilk okumaya başladığım isim benim için yeri ayrı olan Sunay Akın’ın kırdığımız oyuncaklar isimli romanı oldu. Eğer İstanbul’da yaşıyorsanız mutlaka Sunay Akın’ın oyuncak müzesine gitmenizi öneririm ya da İstanbul’a gidildiğinde gezilecek yerlere mutlaka eklenmeli… Ben henüz gezme fırsatı bulamasam da bir süreliğine İstanbul’a gitmeyi ve oyuncak müzesini gezmeyi çok istiyorum ve İstanbul’da yaşayan arkadaşlarımdan rica ediyorum gezmelerini ve geri dönüşleri inanılmaz mutlu ve çocukluğuna dönmüş hissini yaşadıklarını söylüyor çünkü oyuncak müzesinde bulunan her bir oyuncağın hikâyesi var. Gerçekliği var ve çocuklara inanılmaz hayal dünyası sunuyor. Ben bile arkadaşlarım anlattığında heyecanlanıyorum ama maalesef uzun süre İstanbul planları yok belki ufak kaçış yaparsam tabii ki sizlerle paylaşacağım. 🙂
Kırdığımız oyuncaklar kitabında bölüm bölüm oyuncak hikayeleri anlatılıyor. İçlerinde bize en yakın isimlerin nasıl oyuncak yaptığını, hangi oyuncakları sevip sevmedikleri yer alıyor. Bir bölüm vardı ki benim çok ilgimi çekti. Nazım Hikmet oyuncaklarını kendisi yapıyor ve bu konuda oldukça başarılı biri… Aziz Nesin’in oyuncakları, Dumlupınar faciasını anlatan hikaye, Nazi Almanyasında Yahudiler yakılırken en aşağıda çocukların oyuncaklarla katledildiği ve bunları en acımasız şekilde yaptıkları yer alıyor. Silahlardan nefret eden sanatçılarımız daha çok trenlere ya da farklı oyuncaklara yönleniyor bir de özellikle oyuncak ayı hikayesi ilginçti. Çeşitli ülkelerde oyuncak ayının varlıkları desteklenirken farklı nedenlerle yasaklandığı anlatılıyor. Oyuncak ayı masum çocukların yalnızlıklarını giderdiği için evde bulunması gereken oyuncak bazı ülkelerde, bazılarında ise çocukları kandırma ve kaçırma olayında kullandıkları için yasak imiş. Ayrıca 6 Ağustos’ta atom bombasının atıldığı tarih olduğu için oyuncak müzesinde farklı oyuncaklar yapılarak ölenler adına ufak anma töreni düzenleniyor.
Sunay Akın’ı tanıma fırsatı olmayanlar mutlaka sosyal medya hesaplarını takip ederek ve gösteri tarihlerini takip ederek şehrinize geldiğinde mutlaka gidin. Sunay Akın’ın Trabzonlu, heyecanlı çocuk ve meraklı, bir nasılsınız sorusunda bile hikâye barındırır gülen gözlerindeki ışığı sizlere geçer. Hayal dünyanız tekrar canlanır. Gösterisinde söylediği bir sözü hiç unutamıyorum: “Asıl servetimiz hisse senetleri değil, hissi senetlerimizdir.” Hissi senetlerimiz ise müzelerdir. Müzeler anlatır bize uygarlığı, müzeler anlatır heyecanı, gizemi…
Oyuncak hikâyelerine yolculuğum bu kitap ile sınırlı değil olamaz da… Sunay Akın 5 sene oyuncak müzesini açmak için yoğun araştırmalar yapmış ki bunu kitapta fotoğraflar ile kanıtlıyor. Ayrıca içerisindeki şiirler de oldukça güzel ve anlamlı arada sırada sosyal medyadan paylaşıyorum. Takip etmeyenler sağ köşedeki bölümden bloğumu ve beni takip edebilir. Oyuncak dünyasını merak edenler için farklı kitap önerilerim de gelecek beklemede kalın. 🙂 Görsellerde de en sevdiğim ve benim için yeri ayrı olan oyuncak arabam eşlik etti, umarım beğenmişsinizdir. 🙂
İki Kitap Bir Heves & Sunay Akın Gösteri Detayları
Yeni incelemelerde görüşmek üzere, kendinize çoook iyi bakın 🙂