Zülfü Livaneli / Son Ada Kitap İncelemesi

Merhaba, bloğuma hoş geldiniz 🙂

Son haftalarda kendimi kitap okuma konusunda epey zorluyorum çünkü okudukça kendimi bulma çabamam daha çok artıyor ve inanılmaz huzurlu hissediyorum. Kitap okuyamadığım günler depresyona giriyorum desem yanlış olmaz, günün bomboş geçtiğini hissediyorum böyle günlerde… O yüzden neredeyse son 3 aydır yatmadan en az yarım saat okumaya çalışıyorum aynı şekilde gün içerisinde de okuma saatini artırmaya çalışıyorum. Kitap okumaya vaktim yok bahanesini nasıl kırarım derseniz sosyal medyayı, kimin ne yaptığını, nerede olduğunu, ilişki durumuyla ilgilenmeyi bırakarak kırabilirsiniz. Benim en çok sosyal medya zamanımı alıyordu ama artık ona da çözüm buldum ve işim olduğu vakit açıp bakıyorum, işlerimi de toplu zamanda hızlı şekilde yapmaya özen göstererek kendime zaman ayırıyorum. Burada irade sahibi olmak çok önemli, eğer iki dakika da bir eliniz telefona gidiyorsa uzağa bırakın.. Bu her zaman mümkün olmayabilir özellikle işinizi telefondan yapıyorsanız, sevgilinizle konuşuyorsanız ama belli saatlerde size ait zaman olduğunu belirtin. Ekrandan, bilgi bombardımanından uzak kaldıkça rahatlıyorsunuz. 🙂 Benim için kitap okumaya vakit ayırmak önemli olan bir konu olduğu için bu kadar uzun tuttum 🙂 Şimdi hemen Zülfü Livaneli Son Ada kitap incelemesine başlayalım 🙂

İçindekiler

Son Ada Kitap Konusu

Hiçbir siyasi sorunun bulunmadığı, ütopik bir ada ile karşılaşıyoruz bu eserde.. Adada yaşayan insanlar geçimlerini doğadan sağlıyor, balık tutuyorlar tuttuklarını martılarla paylaşıyorlar. Bazı geceler birlikte toplanıp yemek yiyip müzik dinliyor, uzun uzun sohbet ediyorlar. Birbirlerine karşı çok hoşgörülü ve sevgi dolular… Bir de bakkalcı ve küçük sakat oğlu var. Siparişleri adada bu çocuk götürüyor ve çok duygusal… Kitapta isim görmek çok nadir, herkes kapı numaralarına göre adlandırılıyor. Adanın ismi yok hatta ülkeye gelen başkanın da adı yok. Ülkenin “darbeci” başkanını emekliliğini huzur içerisinde geçirmek için bu adaya yerleşmeye karar verir. 1 Numaralı komşu başkanın gelişini destekler ve ada sakinleri başkanın gelişiyle yaşamları alt üst olur. Başkan sürekli kendini savunma durumundadır, kendini zehirleyenler olacağını, tuzaklar kurulacağını vs. düşünür. Öyleki bir gece martılardan korkar ama kendisini korkutanın martı olduğunun farkında değildir. Martıyı bir insan sanır ve ateş eder, işte o günden sonra ada hiç de sessiz ve huzurlu değildir. Başkan adanın yönetilmeye ihtiyaç duyduğunu ve bu martılardan kurtulması gerektiği ile ilgili planlar yapar. Yazar ve en yakın arkadaşı bu birliğe katılmak istemedikleri için diğerleri tarafından dışlanır. İlerleyen dönemlerde adada çok kanlı günler görülür, martılar adayı terk eder ama bu terkediş yazıldığı kadar kolay olmayacaktır. Martılar azalır ve belli bir süre sonra herkesin evinden yılanlar çıkmaya başlar. Bu yılanlar zehirlidir ve adadan birkaç kişi doğadaki canlılar yüzünden ölür. Ama bunu kendi suçları olarak değil hayvanların vahşiliğine bağlarlar. Adada baştaki huzur yerine kin ve tedirginlik yer alır. Adada sürekli katliam meydana gelir ve bakkalın sakat çocuğu kırılan martı yavrularını gizlice saklar. Çıkan yavruları büyütür. Uçmaya başladıklarında sevinçle havaya fırlatır. Kitabın sonunda yazara ne olduğu bilinmez, başkan adayı terk etmeye karar verir. Başkan gitse de doğa artık eskisi gibi dengede değildir. Baskı ve şiddet doğanın, insanların huzurunu bozmuştur.

Son Ada Kitap Yorumum

Kitabı okurken Livaneli’nin vurgu yaptığı kişileri anlamaya çalıştım. Darbe dönemlerini düşününce bulmak çok da zor değil… Darbeci yönetim ile huzur ve refahı yakalamanın mümkün olmadığını o kadar net bir şekilde ortaya koymuş ki yazar… Hatta bu eserde sürekli dili dolaylı şekilde kullanmayacağı, söz oyunlarının aslında bir işe yaramadığının üzerinde durulmuş. Bu günümüz edebiyatına da bir eleştirisi olarak görülebilir. Ayrıca Zülfü Livaneli’nin eserlerinde kişi ve yer adlarının olmaması dikkatimi çeken detaylardan.. Özellikle kişi isimleri vermemesi ve ütopik, okurun hayal dünyasına bıraktığı sonları çok sevdiğimi de belirtmeliyim. Eserde halkın zorla düşüncelerinin nasıl değiştirildiğinin ve bunun aslında farkında bile olmadıklarını gözler önüne seriyor. İnsan “ben olsam ne düşünürdüm?” diye sormadan edemiyor. Bir de isimlerin olmayıp kapı numaraları ile insanların anlatılması La Casa de Papel dizisi ile çok bağdaştırdım. Ki diziyi üç günde bitirdim. 😀 Diziyi izleyip kitabı okuduysanız lütfen görüşünüzü yazın merak ediyorum 😀

Zülfü Livaneli kitaplarını seviyorsanız Son Ada kitabını da okumanız gerektiğini düşünüyorum. Sosyal bilimler alanında kitaplar ve günümüz ülkelerin yönetim yapısı ilginizi çekiyorsa kütüphanenizde bulunması gereken eserlerden bence…

Zülfü Livaneli’nin İncelediğim Diğer Kitapları

Huzursuzluk / Zülfü Livaneli

Kardeşimin Hikayesi / Zülfü Livaneli

Fiyatı: 18,50

Yayınevi: Doğan Kitap

Sayfa Sayısı:183

Türü: Roman

Bloğumda incelediğim diğer kitapları merak ederseniz Kitap İncelemeleri  kategorisine göz atabilirsiniz. 🙂

Bloğumda yayınlayacağım yazılardan haberdar olmak için Instagram, Facebook ve Google Plus hesaplarımı takip edebilirsiniz. Hoşçkaaalıııın 🙂

Bunları da beğenebilirsiniz

2 yorum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir